Hikmetü’l-İşrâk’ı 582 (1186) yılında tamamladığını müellif bizzat kaydetmektedir. Bir mukaddime ile iki kısımdan oluşan Hikmetü’l-İşrâk’ın mukaddimesi, eserin dayandığı felsefe tasavvuruna genel bir çerçeve teşkil edecek ana fikirleri ihtiva etmekte ve kitabın yazılış gerekçesini ortaya koymaktadır. Eserin mantık disiplinine ayrılmış olan birinci kısmında Aristo mantığının formel yapısına sadık kalınarak bir özet verilmektedir. Ancak mantığın epistemoloji ve ontoloji ile irtibatlı olduğu konularda Sühreverdî, Aristocu (Meşşâî) felsefeye eleştiriler yöneltmektedir. Bu eleştiriler, genellikle tanım teorisiyle bir mantık kategorisi olarak cevher teorisi üzerinde yoğunlaşmaktadır. Eserin ikinci kısmı “Fi’l-Envâri’l-ilâhiyye ve nûrü’l-envâr ve mebâdi’ü’l-vücûd ve tertîbühâ” başlığını taşımakta olup beş makaleye ayrılmıştır. Eser, Sühreverdî’nin İşrâk yolunu benimsemiş olan okuyucusuna tavsiyeleriyle son bulmaktadır. Hikmetü’l-İşrâk’ın bu son kısmı “nur metafiziği” denilebilecek felsefî çerçeve içinde ontoloji, kozmoloji, psikoloji (epistemoloji) ve eskatoloji (mead) konularını ele almaktadır.
Fatih Kitaplığı Dizisi kapsamında yayınlanan Hikmetü’l-İşrâk, Prof. Dr. Eyüp Bekiryazıcı ve Üsmetullah Sami tarafından tercüme edilmiştir. Bu çalışmada Topkapı Sarayı Müzesi Kütüphanesi, III. Ahmed Kitaplığı 3267 numarada kayıtlı Fatih’in özel kitaplığı için istinsah edilen yazma nüsha esas alınarak, tıpkıbasım ve tercümesiyle birlikte neşredilmiştir.