Fars şiirinin önde gelen lirik şairlerinden olup Molla Câmî’nin “Lisânü’l-Gayb” ve “Tercümânü’l-Esrâr” olarak bahsettiği Hâfız-ı Şîrâzî (ö. 792/1390 [?]) kendi zamanında ve kendinden sonraki dönemde hem Doğu edebiyatını hem de Batı edebiyatını derinden etkilemiştir. Şiirlerindeki çift katmanlı yapı onu hem dünyevî hem de tasavvufî bir şair kimliğine büründürmüştür. Osmanlı döneminde Dîvân’ı üçü 16. asırda, biri de de 19. asrın başında olmak üzere dört kere şerh edilmiş; şerh geleneği içinde lisânü’l-gayb olması sebebiyle şiirleri, beyitleri ve mısraları birçok kere misaller olarak eserlerde kaydedilmiştir.
16. asrın önemli şârihlerinden Sûdî-i Bosnevî tarafından yapılan bu şerh; gramer yapısı, kelime anlamları ve edebî, kültürel unsurlara dair geniş açıklamaları ihtiva etmektedir. Sûdî’nin bu şerhi sonraki asırlarda akademik çevrelerce en muteber şerh olarak kabul edilmiştir.
Şerh çalışmaları için bir kaynak hüviyetinde olan Şerh-i Dîvân-ı Hâfız, Prof. Dr. İbrahim Kaya tarafından üç yazma ve bir matbu nüsha (Topkapı Sarayı Müzesi Ktp., Koğuşlar, 933, 934; Millet Yazma Eser Ktp., Feyzullah Efendi, 1641; Süleymaniye Yazma Eser Ktp., Nafiz Paşa, 965; İskenderiye Bulak Baskısı, 1250/1834) dikkate alınarak geniş bir incelemeyle birlikte tenkitli metin olarak hazırlanmıştır.