Gerek Kur’ân-ı Kerîm’in tebliğ, hidayet, terbiye, teselli ve ibret amacıyla peygamber kıssalarına sıklıkla yer vermesi, gerekse Hz. Peygamber’in geçmiş kavimlerin başlarına gelenleri anlattığı hadislerin tedvini vesilesiyle, hicri 2. asırdan itibaren kısas-ı enbiyâ ile ilgili müstakil kaynakların ilk örnekleri oluşmaya başlamış, zamanla kısas-ı enbiya ilmî bir disiplin halini almıştır.
Eski Türk edebiyatında kaleme alınmış kısas-ı enbiyâların birkaç istisna dışında tamamı mensurdur. Tespit edebildiğimiz ilk manzum kısas-ı enbiyâ 987(1579)’de Hindî Mahmûd tarafından nazmedilmiştir. Hindî Mahmûd, Kısas-ı Enbiyâ adlı eserinde sık sık mahallî unsurlara müracaat etmiş, daima Türkçe söyleyişi esas almış, bugün artık kullanılmayan yüzlerce kelimeye yer vererek devrin kültür dilini bütün zenginlikleriyle şairane bir üslupla yansıtmıştır.
Yrd. Doç. Dr. Ahmet Karataş tarafından incelemesi yapılan eserin yayına hazırlanmasında İstanbul Üniversitesi Nadir Eserler Kütüphanesi, TY, 1417 numarada kayıtlı yazma nüsha esas alınmıştır.