Türk şiirinin gelişiminde sultanların ve sufilerin payı büyüktür. Sultanların sarayları, sufilerin dergâhları diğer güzel sanatların yanında şiirin de çiçeklendiği mekânlardır. Erdebil Tekkesinin şeyhi ve Safevî Devleti’nin kurucusu Şah İsmail (1487-1524), bu iki geleneği şahsında birleştiren ender kişilerdendir. Hatâyî mahlasıyla söylediği şiirleri Deh-nâme, Nasihat-nâme ve Dîvân-ı Hatâyî adlı eserlerinde toplanmıştır. Şeyh ve şah unvanlarını taşıyan Hatâyî, hem saray çevresinin beklentileri doğrultusunda biçimlenen estetik anlayışı hem de dinî-mistik duyarlığı yansıtan şiirler söylemiştir. Onun şiirleri Safevi hükümdarlarının himayesinde yetişen çok ünlü hattat ve müzehhipler tarafından istinsah edilmiş ve süslenmiştir.
Bu neşirde Hatâyî Dîvânı’nın yazma nüshalarına bağlı kalınmış, yazmalarda yer almadığı hâlde mecmu ve cönklerde bulunan veya sözlü gelenekte okunan/icra edilen Hatâyî mahlaslı şiirlere yer verilmemiştir. Şah İsmail, siyasi kimliğiyle dönüştürdüğü tasavvuf anlayışına uygun şiirleriyle sadece Safevîler’in temel unsurunu oluşturan Kızılbaş Türkmenleri değil, Osmanlı coğrafyasındaki Alevi-Bektaşi geleneğini de derinden etkilemiştir.
Hatâyî Dîvânı’nın çoğu yurt dışındaki kütüphanelerde bulunan yirmi beş nüshası, Prof. Dr. Muhsin Macit tarafından bilimsel yöntemlere uygun biçimde incelenerek tenkitli metni hazırlanmıştır. Dîvân İstanbul Araştırmaları Enstitüsü Şevket Rado Yazmaları No. 51’de yer alan nüshanın tıpkıbasımı ile birlikte okuyucuya sunulmuştur.